Küresel Güç Mücadelesi ve İslam Dünyasının Uykusu
"ABD, Rusya ve Çin'in "dünya liderliği" için yürüttüğü ekonomik ve askeri stratejiler.
Bugün dünyada üç büyük aktör, küresel liderlik için kıyasıya bir mücadele veriyor: ABD, Rusya ve Çin.
Her biri farklı kılıklara bürünse de aslında hepsi aynı hedefin peşinde: Dünyayı yeniden paylaşmak.
ABD, askeri üsleriyle Ortadoğu'yu işgal ederken "özgürlük" yalanını söyledi. Irak'ı yaktı, Afganistan'ı paramparça etti. Sonunda geride ne bıraktı? Milyonlarca yetim, milyonlarca dul, yerle bir olmuş şehirler… Ve bütün bunların üstünü "demokrasi getirdik" diye örtmeye çalıştı.
Rusya, Suriye'de Esed'in yanında saf tuttu. On binlerce Müslüman çocuk, Rus uçaklarının bombardımanları altında can verdi. Moskova, hâlâ sıcak denizlere inme hayalinin peşinde. Ukrayna savaşında gördük: İnsan hayatı onların gözünde sıfır. Tek dertleri enerji hatlarını kontrol etmek.
Çin ise farklı bir oyun oynuyor. Silah kullanmadan sömürgecilik yapıyor. Kuşak ve Yol Projesi ile ülkeleri borçlandırıyor, Afrika'da madenleri sömürüyor. Ama en büyük zulmü kendi içinde yapıyor: Doğu Türkistan. Orada yüz binlerce Müslüman toplama kamplarında işkence görüyor, kadınlar zorla kısırlaştırılıyor, çocuklar ailelerinden koparılıyor. Dünya ise üç maymunu oynuyor.
Müslümanlar Neden Susuyor?
Bu üç küresel gücün ortak noktası şu: Müslüman kanı onlar için en ucuz kan.
Ama asıl acı olan, Müslümanların kendi sessizliğidir.
Petrolümüz var, gazımız var, genç nüfusumuz var… Ama bunların hiçbirini ümmet için kullanamıyoruz. Çünkü liderlerimiz kendi taht kavgasına düşmüş durumda. Bir kısmı Batı'ya yaranmaya çalışıyor, bir kısmı Rusya'nın gölgesinde yaşıyor, bir kısmı da Çin'in kredilerine teslim olmuş.
İslam dünyası 2 milyar nüfusa sahip ama tek yumruk olamıyor. O yüzden Gazze bombalanırken, Yemen açlıktan kırılırken, Doğu Türkistan'da kardeşlerimiz zulüm görürken güçlü bir ses çıkaramıyoruz. Çünkü birbirimize düşmekte ustayız, birlik olmamakta inatçıyız.
Uyanmazsak Ne Olacak?
ABD, Rusya ve Çin masaya oturuyor, pazarlıklar yapıyor.
Masadaki konu ne? Bizim coğrafyamız, bizim petrolümüz, bizim boğazlarımız, bizim çocuklarımızın geleceği.
Ama masada biz yokuz! Çünkü ümmet kendi masasında bile birleşemiyor.
Kur'an, "Onlar sizi dininizden döndürmedikçe sizinle savaşmaktan vazgeçmeyecekler." (Bakara, 217) diye uyarıyor. Buna rağmen hâlâ gaflet uykusundayız. Hâlâ "bizim başımıza gelmez" diye kendimizi kandırıyoruz.
Bugün birleşmeyen İslam dünyası, yarın çok daha ağır bedeller ödeyecek. Yeni sınırlar çizilecek, yeni haritalar hazırlanacak, yeni kukla devletler kurulacak. Ve biz yine sadece seyirci olacağız.
Son Söz
ABD, Rusya, Çin… Farklı görünüyorlar ama hepsi aynı oyunun aktörleri.
Asıl mesele biziz. Biz ne zaman kendi gücümüzü fark edeceğiz? Biz ne zaman ümmet olduğumuzu hatırlayacağız?
Eğer ayağa kalkmazsak, eğer kendi değerlerimize sarılmazsak, eğer kendi birliğimizi kurmazsak, bu küresel güçlerin oyuncağı olmaya mahkûmuz.
Artık uyanmak zorundayız. Çünkü bu sadece siyasi bir tercih değil, imanî bir görevdir.
Ümmetin birliği olmadan ne Gazze kurtulur, ne Kudüs, ne de Doğu Türkistan.
Ve unutmayalım: Bugün susan Müslüman, yarın kendi çocuklarının esareti için ağlamak zorunda kalacak.
0 Yorumlar